İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİNİN İŞ KAZALARINDAN DOĞAN CEZAİ SORUMLULUĞU İLE YETKİ VE GÖREV DEVRİ
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun (“Kanun”) 3. maddesi 1. fıkrası g bendinde iş kazası, “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” şeklinde tanımlanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açıklanan 2019 tarihli son istatistiklere göre Türkiye’de yıllık ortalama 423.551 kayıtlı iş kazası meydana gelmektedir ve bu rakam giderek artmaktadır. Bahsi geçen iş kazalarının önemli bir kısmı dava konusu edilmekte ve işverenlerin, çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü kapsamında cezai sorumluluğunun gündeme geldiği görülmektedir.
İşverenlerin iş kazasından doğan cezai sorumlulukları kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır ve cezai sorumluluktan bahsedilebilmesi için olayın iş kazası niteliğinde olması, failin işveren olması, işverenin yükümlülüklerine aykırı hareket etmesi ve hareketle zararlı netice arasında nedensellik bağı bulunması gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesi 1. fıkrasında, cezaların kişiselliği ilkesi düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin 2. fıkrasında ise tüzel kişilerin cezai sorumluluğu olmadığı, ancak bazı hallerde haklarında güvenlik tedbiri uygulanabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, şirket bünyesinde meydana gelen iş kazaları bakımından cezai sorumluluk Kanun’daki yükümlülüğüne aykırı davranan gerçek kişi işverenlere ait olmaktadır.
Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü kişi, gerçek kişi işverendir ancak bununla birlikte yükümlü kişi şirket iç yönergesi ile de belirlenebilir. Kanun’da “işveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun uygulanması bakımından işveren” sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak bakımından yönetim ve denetim yetkilerine sahip işveren vekili atayan işverenlerin meydana gelen iş kazaları sebebiyle cezai sorumlulukları söz konusu olmayacaktır.
Şirketlerdeki görev ve yetki devri konusu ise Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinde düzenlenmektedir. Söz konusu kanun hükmü uyarınca, “Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.” Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, işyerindeki konumu veya kişisel birikimi itibariyle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması noktasında yetkinliği bulunan işveren vekiline görev ve yetki devri yapıldığı takdirde söz konusu önlemlerin alınmaması üzerine meydana gelen iş kazalarında işverenin değil, onun yerine işveren vekilinin cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır. Ancak, yetki ve görev devri yapılması hali işverenin cezai sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmamaktadır. İş kazasının meydana gelmesi işletmesel eksikliklerden kaynaklandığı takdirde işverene doğrudan kusur atfedilebilmekte ve cezai sorumluluğu doğmaktadır.
Sonuç olarak, işyerinde meydana gelen iş kazalarında işverenlerin cezai sorumluluğu söz konusudur. İşverenlerin cezai sorumluluğunun önüne geçilebilmesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması noktasında yetkinliği bulunan bir işveren vekiline yetki ve görev devri yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, her ne kadar görev ve yetki devri gerçekleştirilmiş olsa da işletmesel eksikliklerden kaynaklanan iş kazalarında işverenin sorumluluğunun devam edeceği göz önünde bulundurulmalı ve işveren tarafından bu hususta gerekli önlemler alınmalıdır.